29 Kasım 2011 Salı

Tek Seferde


                                          Bugün olanlar oldu
                                          Gün doğdu
                                          Limon kabuğu saçına düştü
                                          Bir yel aldı kokunu savurdu
                                          Bir güneş patladı
                                          Kahkahan kulağımı çırmaladı
                                          Ben seni izledim
                                          Yüzüne çekirdekler yapışmış
                                          Tek tek topladım
                                          Uzaktan bir de bakış attım
                                          Sen gökyüzüne sürgün yüz
                                          Ben yüzüne avare
                                          Sen zerdali çiçeği
                                          Ben gülün bülbülün
                                          T ek seferde gördüm gözünü..
                                          G.Ü


27 Kasım 2011 Pazar

Direksiyon sınavı komediyası

Bugün ehliyet almak için tabi ki direksiyon sınavına gittim..Saat 9 da başlayan beklemelerim 13 de son buldu ve güzel bir sürüş ile günü kapattım..Aslında işin komik kısmı üstteki olayda..Evet bu yazı bana geldi..Bir çocuk tarafından elime sıkıştırılıp kaçıldı..
En hastalıklı olduğum dönemde çöp kutusunun yanında aman kimse görmesin diye burnumu silerken biri gelip "Pardon sapık sanmayın lütfen!Ben 2 saattir sizi izliyordum..Şey neyse diyemeyeceğim..Özür dilerim...." şeklinde uzaklaşınca bende elimdeki mendile baka kaldım "Ne oluyor ya" şeklinde "Hay Allah'ım ya " diyerek sırama döndüm harbi çocuk 10 dan 13 kadar gözlerini dikti bana bakıyor korkmaya başladım, kişiler gidiyor yapayalnız kalmaya başlamıştım bir yandan bana şirin gözükmeye çalışmak için çocuk sevmeler, saçını düzeltmeler..
Derken bir minik velet yanıma koşarak geldi "Abla fhweljfjgnvmidjlfv"  dedi ve elime bu kağıdı tutuşturdu..Gülmek istedim sokak ortasında gülemedim kaldım yırtıp atacaktım ama ibretlik olsun diye çektim önce sonra yırttım..
İşte benim komik ,garip bir günüm..
Ve bir gün başıma bunun geleceğini biliyordum :D Çünkü bir arkadaşımla çok alay etmiştim hay şom ağızlıyım ya..
Neyse sağlıcakla kalın ..

25 Kasım 2011 Cuma

Ölü ozanlar derneği-Okunur!

Bu kitap okunur efendim hemde ne kadar güzel okunur..2 günde okudum..Aslında 1 gün sayılır ama yine de bayıla bayıla okudum..Önce filmi izleyip sonra kitabı okuduğum çok nadirdir..Sadece yüzüklerin efendisinde bunu yaşadım.Ama ondan sonra anladım ki kitabın yerini hiç bir şey tutmaz önce kitap sonra film..Uzun yıllardır adını duyduğum kitabı her gördüğümde "Neden ölü ozanlar derneği neden Diri ozanlar derneği değil ?" diyerek abuk subuk sorular sorardım..Biraz delice farkındayım..Sonra geçen gün arkadaşımda görüp istedim sağ olsun verdi hemen kitabı...17 dakikalık metro serüveninde resmen kitabı bitirmek üzereydi..Heyecanla okuyordum acaba ne olacak ne olacak..Hmmm bu şiirde güzelmiş diye diye okudum..Bitti ve şöyle dedim"Bu kitap burada bitemez arkadaş uzatın şunu böyle bitmemeli" ama malesef bitti ve beni de bitirdi..
Todd Anderson ın kitabın sonlarına doğru okuduğu güzel bir kendi yazdığı şiir ;


Yarını düşlüyoruz ve yarın gelmiyor; 
Gerçekten istemediğimiz zaferler düşlüyoruz. 
Yeni gün çoktan geldiği halde, 
Yeni bir gün düşlüyoruz. 
Yapılması gereken savaşlardan kaçıyoruz. 

Çağrıyı duyuyoruz; ama hiç önemsemiyoruz; 
Gelecek henüz bir planken,o gelecek için ümitleniyoruz. 
Her gün kaçtığımız bilgeliği düşlüyoruz, 
Kurtuluş elimizdeyken,kurtarıcı için dua ediyoruz. 

Ve hala uyuyoruz. 
Ve hala uyuyoruz. 
Ve hala dua ediyoruz. 
Ve hala KORKUYORUZ.
Buradan N.H.Kleinbaum a teşekkürler bize böyle bir kitab sunduğu için..
Film de Baş rolü Robin William oynuyor 1989 yapımı güzel bir film olduğunu düşünüyorum izleyince daha emin olacağım..İyi okumalar..

Her zaman ki gibi nereden nereye

Kimya sen beni mahvetti ya gerçekten özellikle analatik kimya..Hala mantığını anlayamadım..Aslında laboratuvarları o kadar harika bir ders ki tek başımıza deneyler yapmak kadar eğlenceli bir şey olamaz..
Yine de her şey oluruna varacak ve ben hepsinin üstünden alim allah geleceğim..
Eee kendi başlıca 210 sayfa organik kimya bitirmiş bir bireyim...Onun mu üstesinden gelemeyeceğim değil mi..
Neyse günlerdir yazı yazmak istediğim için şuan aslında abuk subuk şeyler yazmakla meşgulüm ..
Sınavlar bittikten sonra çok ciddi bir kaç yazıya değinmek istiyorum..
Özellikle de kadına şiddet temalı bir yazı yazmamın zamanı geldi bence çünkü bilen ve bilmeyenler için bugün kadına şiddete karşı günü ve anayasamız kadın haklarını koruyan bir kaç yasa çıkarttı dün gece ve bugün  resmi gazetede sanırım yayınlanmış olmalı..Dilerim bundan böyle kadın hakları daha çok korunur..
Aslında savunduğum sadece kadın hakları değil masum her bir kadın,erkek bireylerin korunması unsuru..Son olarak buradan yargı merkezlerimizi hem bu yasadan dolayı kutlar iken hemde "13 yaşında kendi rızası ile 26 adamla ilişkiye girdiyi" onayan yargı mekanizmasını şiddetle kınıyorum..
13 yaşında bir kız çocuğunun barbie bebeklerle oynamak dışında bir düşüncesi olmadığını bilmem için yada bilmeniz için bir pedagog olmamız gerekmiyor..Hepimiz en azından biz bayanlar o dönemden geçtik..Eğer yasalar bile tecavüzcülerin yanındaysa diğer yasalar bizi koruyamaz..
Dilerim Aihm de daha iyi sonuçlar çıkar şuan genç kız olan kızımıza...
Daha iyi bir dünya için hepimiz savaşalım..

23 Kasım 2011 Çarşamba

Sone

Kafam çok karışık...Yalnızım zaman zaman umutsuzum..Bir heyecanlanıp bir soluyorum..
Bu gün ilk gerçek işime sahip oldum parttime bir iş Nivea'nın ürünlerini tanıtacağım hostes olacağım yani..Umarım alnımın akıyla bu işi hallederim..Vizeler başlıyor bir yandan da o var..Bir de yegenim yüzünden zebil olan bir gecem var gece gece askeri hastaneler,özel hastaneler hepsini gezdik dizini incittiği için..Velhasıl kelam şuan zıpcık gibi maşallah..
Gelelim baş konumuza kendimi hem dolu hem boş hissediyorum..Hem sevip hem sevmiyorum..Hem gülüp hem ağlıyorum..Yani zıtlıklar içinde yaşıyorum..
Neredeyim hayatta bilemiyorum..
Bir rüzgara tuttuldum gidiyorum..
Bir dua tutturmuşum kendi kendime söylüyorum..
Hep aynı şeyleri yazıp tekrar ediyorum..Sheakspear'in Sonelerin de kendime yerler biçiyorum..
"Olmak yada olmamak " diyemiyorum..
Yitip giden zamanı tutabilir miyim..


18 Kasım 2011 Cuma

İstenmeyenler

Hayat devam ediyor..Kimileri çok yüzsüz mesela her şeyi bıraktığı yerden devam ettiriyorlar..Ben istemesem de onlar hiç bir şey olmamış gibi bana geri geliyorlar..Hiç bir şey olmamış ben üzülmemiş gibi...
Eskiden çok sevdiğim bir arkadaşımdı onu korumak istediğim zarar görmemesini istediğim için beni üzmüştü bende ona sırtımı dönmüştüm..Peki bunları unutup nasıl beni arıyor..Ve ben neden onu aramasam da cevap verince konuşmak zorunda kalıyorum..Sorunum bu işte insanlar beni üzseler de ben onlara geri dönmesem de onlar benimle konuşunca bağırıp çağırıp neden aradın neden konuştun diyemiyorum..
Beni üzenler hep bana geri dönüyorlar..
Ben kürkçü dükkanı gibiyim..
Beni üzseler de kırsalar da bana geri dönüyorlar..
Ama şu var..Dükkana giriyorlar benimle kürkler için konuşuyorlar ama ben onların kürk almasına izin vermiyorum çıkıp gidiyorlar..Tekrar benimle olmalarına izin vermiyorum sadece bakıp geçmelerine izin veriyorum...
İnsanlar neden böyle bilmiyorum..Bir şey yaptığında çekip gittiysen ya affettir kendini yada çek git gözükme gözüme..
Çünkü ben pollyana değilim olamam..
Kırılma noktalarıma denk gelmemelerini temenni ederim çünkü kırılırsam yıkar geçerim bilen bilir..
Ve ben parçalamak istemiyorum ..
Yoksunuz benim için anlayın sizi sildim defterimden ..Benim için hiç bir anlam ifade etmiyorsunuz..Benim artık kendime göre hayatım var ben bu hayatın içinde size yer yok..
Kapı açık arkanızı dönüp çıkın ..İstenmiyorsunuz artık..

17 Kasım 2011 Perşembe

Grip oldum

Bugün şuan benden herkes tiksinebilir ama salya sümük geziyorum..Burnum tıkalı ,dudaklarım kırmızı ve şiş,kulaklarım tıkalı ,bademciklerim şiş..Ve günü berbat geçti çok çalıştığım halde organik lab Quzinde tam bir fiyasko yaşadım deney sırasında beş altı kere burnum yüzünden koşarak tuvalete kaçtım ki o latex eldiveni elden çıkartmanın zorluğu "tek eldivenim o ve zarar görmemeli"..Sözlü sınava gelince zaten her şeyi unutmuştum tek düşündüğüm burnumu temizleyebilmek çünkü ilaçlar içtim yok nafile..Allahtan hoca halimi gördü herşeye tüm aksiliklere rağmen bana artı verdi ama şansım yazılıda iyi gitmedi ziraa "oha bu lan ne diyor bunlar" diyerek baktım ağzımda kalem hocaya sınavın ortasın " hiç iyi gitmiyor hoca hiç" diye sızlandım..
Bir ümit günümün son kısmının güzel gitmesi için etrafıma bakındım yok işte yok..Hiç bir yerde yok..
Araca bindim burnum tıkandı ağzımdan nefes alırken"Allah'ım şükürler olsun burnum var bu nasıl çile" dedim be burnumu bir kez daha çok sevdim..
Bayılmışım resmen gözlerimi bir açtım resmen eve yaklaşmışım..Artık araba koltukları çok konforlu gelmeye başladı..
Evdeyim bunları yazarken burnum akıyor ve ağlamak istiyorum..
Sevgili bademciklerim bari siz inseniz olmaz mı..
Kışın tek sevmediğim şey grip olmak ve bademciklerimin şişmesi..
İşte tepkim aynen böyle ..Grip oldum.."Nayır nolamazz..."

16 Kasım 2011 Çarşamba

Neyleyim böyle işi..

Sen yoksan benim dünyamda eksik dönüyor..Dönüyor ama yarım yamalak kendimle kaldığım o an sen yoksun ve sen yoksan sadece seni hayal etmek düşer bana..Sağa sola bakmak nafile..Sen yoksun işte..
Ben biraz cesaretli değilim..
Seni benim gözümden görebilir mi başkası..Yok istemem benim gözüm gibi görmesin kimse..Sadece ben göreyim..Bu kadarda egositce işte...
Kafamı çevirdiğim de seni göremeceksem bu iyi bir şey değil..Değil..Hiç değil..
İstediğimle seninle konuşamıyorum ..Berbat ötesi..
Bir el kadar yakınımda ee bir galaksi kadar uzağımsın..Neyleyim bu işi..
Neyse artık...
Son olarak;
"Hani derler ya ben sensiz yaşayamam diye İşte ben onlardan değilim Ben sensiz de yaşarım; Ama seninle bir başka yaşarım…"
Nazım Hikmet Ran

13 Kasım 2011 Pazar

Teyze Olmak..

Teyze olmak..
"Oğlum teyzen kim senin?" dendiğinde o minicik parmağın sadece seni göstermesidir..
Teyze olmak anne yarısı olmaktır hatta o bebeğin size ısrarla" Anne" demesidir..
Teyze olmadan önce bazı duygularım yoktu ama şimdi bir bebeğe bir şeyler öğretmek, sevmek  ..Biricik ablamın güzeller güzeli biricik oğlunu sevmek..Elimde olsa kalbimdeki tüm sevgileri ona verebilirim..
Ama bugün emeklerimin ödülünü aldım..
Yanına yattım beni izliyor kocaman gözleriyle..
Birden tutup boynumdan bana sarılmaz mı.. Parmağını burnumda gezdirip kıkırdıyor..Gelip yüzümü öpüyor..Ben bırakınca daha sıkı sarılıyor..
Ayağa kalktım..Odadan çıktım hemen ağlıyor..Kıyamam tabi geri dönüyorum her seferinde..
Daha demin ablam oğlum "Teyzeni göster "dediğinde gülerek yanıma konuşup minicik parmaklarıyla beni gösterdiğinde parmaklarımı öpesim geldi..
Onu kucağıma alıp döndürdüğüm de yüz kere dönmek isteyen yere bırakınca ayaklarıma düşen meleğim..
İleride büyüyüp koca adam olunca şuan neler hissettiğimi bilmeni istediğimden bunu sana yazıyorum bir nevi geleceğe sana mektup diyebilirim..
Sen teyzenin ilk göz ağrısının ..
Seni kocaman seven senin deyiminle "Anne Deyzen"..
Sevgilerimle.
                                                   Buda benim yeşil başlı göven ördeğim...

11 Kasım 2011 Cuma

Nostaljiğim ben

1980 e kadar olan müzikleri çok beğeniyorum..Ve filmleri de..Eski olan her şeyi seviyorum..Arkeoloji,tarih,antropoloji..Sanki o dönemde yaşamış gibi..Orada yaşamaya çalışır gibiyim..
Efes antik kente gittiğim tüm zamanlarda kendimi o dönemin kıyafetleri içinde düşlerken bulmamda bu yüzden ..Belki de o zaman insanlarını daha samimi bulduğumdan..Artık filmler,şarkılar,diziler hepsi yapmacık oysa o devirde açan bir gül bir farklı bülbül bile ayrı güzel öterdi gibi geliyor..Saatlerdir oturup "Şecaattin Tanyerli"nin Tango larını dinliyorum..O sözler nasıl anlamlı..İçimi delip geçiyor..Aranılan kan gibi..
Biraz o dönemde yaşayanları kıskanıyorum..Giyim tarzları bile ayrı çafçaflı..Upuzun puantiyeli kabarık elbiseler..Sanki prenses gibiler..Tabii korse pek iç açıcı gözükmüyor..
Ama hiç bilmiyorum..O siyah beyazlığın içindeki rengahenk hoşuma gidiyor..
O zamanın centilmenleri..Erkeklerin yakalarındaki mendiller..Sevgililerin birbirlerine mendil işlemesi..Ben hep o dönemde kaldım..Geri kafalı değilim..Hatta milenyumun fazla ilerisinde kaldığımdan sıkıntı yaşıyorum ama sırtımı asla eskiye dönemeyecek kadar bağlıyım..
Ben küçükken "Samanyolu"  adlı şarkıyı seslendiren "Berkant" a aşıktım...Sanırım ilk okula gitmiyordum daha..Her gün takar tüm gün adamı dinlerdim..Anneme "Ben büyüyünce Berkant ile evleneceğim " derdim..Annemde "Tabii kızım tabi" diyerek benimle alay edip gülerdi..Sonra onu televizyonda görmüştüm..Yaşı baya büyükmüş..O zamanda vaz geçmeyerek "Yaş önemli değil evleneceğim işte" diyordum..Sonra zaman akıp geçmiş ve ben onu unutmuş olduğumu fark ettim..
Bunu anlatmamın bir nedeni var elbette..Bir söz vardır bir insan hayatınızdan çıktığında ilk unuttuğunuz şey sesidir..Hayret ki üstünden 10 sene den fazla geçti ama şuan Berkant'ın "Otur şöyle karşıma at sakızı ağzından sevgi dolu türküler dökülsün dudağından baklaları atı ver fırlat bana çingenem bugün yeni bir dünya yaşat bana çingenem ah çingenem ah çingenem" sözleri sesinin tonuyla kulaklarımdan akıp gidiyor..
Çokda nostaljik biriyim..
Nostlajik bir kaç kare ile de nostaljik yazımı bitireyim..
Hiç bir fırsatı kaçırmaz Ediz Hun'u eklerim..
Bu film izlenmeli "Sevmek Zamanı"Müşfik Kenter,Sema Özcan filmi..
Casablanca'yı bilmeyen yoktur sanırım..

Buda benden size bir güzellik olsun..



10 Kasım 2011 Perşembe

Ham çökelek

Geçen  günlerde deney sırasında hoca hem sohbet ederek hemde ders anlatarak kimyasal maddeleri nasıl ayırabildiğimizi ve ayıra bileceğimizden bahis ederken komik bir diyalog geçti..
-Evet çocuklar maddeleri neye göre ayırırız
-Rengine göre hocam,çökeleğe göre....falan
-Ne tür çökelek bunlar peki katı,jölemsi....
Sayar iken arkadan bir arkadaşımızın süper esprisi
-Ham çökelekdir o ham ...
Hadi iyi kimyalar..
Not:Yegenim gelmiş durumda yaşasın teyze olmak..O uyuyunca nete girmenin tadı şahane :)

Bilinmeyen-Yeni Beste


 Benim hayallerim olmak ister misin.
Yoksa gerçek olup gider misin
Bir umut var içimde seni bekliyorum
Adını bilmesem de özlüyorum
Hiç olmayan biri hiç olmayan kişi
Hiç adı yok gibi
Hiç tanışmadık belki belki de geçtik yan yana

Bir köprü başında
Hiç bilmesem seni gör tanı beni ama bilemem ki seni

Hayal mi gerçek mi
Beklediğim sevgi mi yoksa sadece düzmece mi
Herkesin aşkı yalan olmuş inanmak güç
Seviyorum diyenler olmuş hep yalancıymış
Kime inansam sana mı bayılsam
Yoksa fallara bakıp mı ağlasam
Yalnız kaldım bu dünyada
Bekledim seni koca diyarda
Bir gezegen dolusu insan var yanımda 
Ama yalnız kalmışım ben bu kutupda
La  la la la 
Güneş açsın
La la la la

Artık çiçekler kamaşsın
Bir kuş uçsun artık başımdan

Konsun senin o güzel omuzundan...


Çok güzel bir şarkı bestesi oldu diye düşünüyorum...


Atatürk Çiçeği


Benim Mustafa Kemal'im ölmedi..
Sizin ki öldü mü bilmem ama benimki dipdiri..
Beni öldürmeniz gerekli onu öldürmeniz için hatta konuştuğum her canlıyı..Kişileri,çiçekleri,kitaplarımı..Hepsini kül etseniz de Mustafa Kemal'im ölmedi benim..O icraatleriyle yaşamaya devam etti..Hiç bir yiğit de çıkıp alamaz bendeki onu..Hodri meydan..
Onunla ilk tanışmam sanırım 3 yaşlarımdaydı..Annem her gün ansiklopedi okurdu..Onu anlatırdı..Onu seviyordum..Büs büyüktü bana göre..Sonra okula başladım..Müfettiş sınıfa gelmiş ve Atatürk kim diye sormuştu hiç unutmam..Tesadüf müdür bilmem ikinci kaldırdığı ben oldum..İlk çocuk bilememişti..
Göğsüm kabarmıştı..Ben cevabı biliyordum..
"Ülkemizin kurucusu,babamız ,kurtarıyıcı savaşcımız "demiştim..O kadar mutlu olmuş ki müfettiş annemi çağırtıp teşekkür etmişti..
Sonra çok sevdiğim ikinci babam ilk okul öğretmenim Esat hocam anlattı onu..Anlatmadı yaşattı..
Öyle bir aşkla anlatırdı ki her zaman gözlerim dolardı..Hala ilk günkü gibiyim..
En çokda şu anlattığını severdim Mustafa Kemal'in bir ağaç uğruna koca köşkü raylarla 4 metre 8 santim taşıma öyküsünü..
İşte bu yüzden benim Mustafa Kemal'im ölmeyecek..O da insandı..Onunda zaafları hataları vardı..Ama hiç bir hata şuan ki parmak uçlarımdaki özgürlüğü bana vermesini engellemedi..Dimdik güçlü..O tek adamdı..Tek başına olmalıydı..
Ben onun baba figürünü de sevdim..Sabiha Gökçen e babalık yapan ona Gökçen soyadını vererek sanki onun uçacağını bilen bir baba figürü..Kendi çocuğu olmamasına rağmen 8 manevi çocuğu olan onları sevip okşayan bir an yanından ayrımayan baba..
Sen ölmedin...Teşekkürler..

6 Kasım 2011 Pazar

Kim-sin Ya..

2 akşamdır organik kimya çalışıyorum..Fessenden ile bütünleşme boyutuna geçtim..Şuan midem bulanıyor çalışmaktan ..Akşam olunca kurt kız değil ama kimya kız falan oluyorum..Mecbur oluyorum..Hocayı anlamak şöyle dursun duyamıyorum bile..Zaten elimde olmayan sebeple geçen gün derse geç girince zaten ipin ucu kaçmışken daha da kaçtı..Bir kaç güne de bebeğim geliyor..Onunla ilgileneceğim diyerek dersimi yapayım dedim..Malum tatil..186 sayfa efendim ve ben dün gece ve bu gece toplamında 110 a gelebildim..Fena sayılmaz..Bir kaç sayfa anlamadım geri döneceğim -3 diyelim ona..
Bazen cinnet geçiriyorum ..Sabah öğle akşam kimya yüzü görmek tiksinti veriyor ..Eskiden 4 saat kimya gördüğümde ölürdüm..Şimdi sabah 9 akşam 5e kadar kimya..O da yetmiyor evde 8 den 11 e kadar kimya..Kimsin sen ya..Bana bu iğrenç esprileri de yaptırdı..Ders çalışırken çiğdem çitleyen tek kişide benim bu arada..Keyifli de değil ki..Sizin o lise kimyadaki organik dersiniz değil karıştırmayın..o güzeldi..O günler ah..Neyse dersime geri döneyim oyalandığım için bana ceza 11-30 kadar yapacağım..
Ölürsem beni servet(Fessenden) ile gömün hayatımdaki tek servetim bu zaten..

4 Kasım 2011 Cuma

5 kasım

                "Remember remember the 5th of november".V
Bugün V nin günü bizim günümüz..Bugün unutulmaması gereken bir gün..Bir film..Bir ideoloji..Kimine göre anarşizt..Ama aslında o bir devrimci..Önder..Bir film ki insanlara yeni umutlar ekti..Pek çoğumuz V olmak istedik..Ben Evey olmak istedim..V ye yoldaş olmak isterdim..Onun dostu..
Ama çok diyeceğim bir şey yok.İçimde kocaman bir neşe ve umut var..
Burada Ajan Smith(V) ye teşekkürler..
5 kasımı unutmadık..

 Sol olara Valerinin mektubuyla bitirmek istiyorum..
"Bunun onların oyunlarından biri olmadığına seni ikna etmenin bir yolu yok ama bu umurumda değil. bu benden bir mesaj. adım valerie. çok fazla yaşayacağımı sanmıyorum ve birine hayatımı anlatmak istedim. bu, hayatımda yazma şansına sahip olduğum tek otobiyografi ve tanrım, onu bir tuvalet kağıdına yazıyorum.

1985 yılında nottingham'da doğdum. o yılları pek hatırlamıyorum ama yağmuru hatırlıyorum. büyükannemin tottle brook'ta bir çiftliği vardı ve bana tanrı'nın yağmurda saklı olduğunu söylerdi. ortaokul sınavlarını kazandım ve bir kız okuluna gittim. ilk kız arkadaşımla okulda tanıştım. adı sarah'ydı. beni çeken bilekleriydi. çok güzellerdi. birbirimizi ebediyen seveceğimizi sandım. öğretmenimizin insanların ergenlik çağındaki bazı isteklerini geride bıraktıklarını söylediğini hatırlıyorum. sarah öyle yaptı. ben yapmadım. 2002 yılında christina adında bir kıza aşık oldum. o yıl anne ve babama durumu itiraf ettim. chris orada elimi tutmasaydı bunu asla yapamazdım. babam bana bakmıyordu. bana evden gitmemi ve asla geri dönmememi söyledi. annem hiçbir şey söylemedi. ama ben onlara sadece gerçeği söylemiştim. bu çok mu bencilceydi? kişisel bütünlüğümüz, sahip olduğumuz tek şey ama çok az değer görüyor. en önemli yanımız o. ama sadece onun sınırları içinde özgürüz.

hayatımı nasıl yaşayacağımı her zaman biliyordum. ve 2015 yılında ilk filmim tuzlu arazi'de oynadım. bu hayatımın en önemli rolüydü, kariyerim açısından değil, ruth'la orada tanıştığım için. ilk öpüştüğümüzde onun dudaklarından başkasını bir daha öpmek istemediğimi biliyordum. birlikte londra'da küçük bir daireye taşındık. pencere önündeki saksımızda benim için scarlet carson gülleri yetiştirirdi. evimiz hep gül kokardı. onlar, hayatımın en güzel yıllarıydı. ama amerika'nın savaşı gittikçe kötüye gitti ve savaş londra'nın kapısına dayandı. bundan sonra gül olmadı hiç. hiç kimsenin hayatında.

kelimelerin anlamlarının nasıl değişmeye başladığını hatırlıyorum. "birliktelik" ve "ifade" gibi artık kullanılmayan kelimelerin tehdit oluşturduğunu ama öte yandan "milliyetçilik" ve "sadakat yasası" gibi kelimelerin güç kazandığını. "farklı"nın nasıl "tehlikeli"ye dönüştüğünü hatırlıyorum. bizden neden bu kadar nefret ettiklerini hala anlamıyorum. ruth'u alışveriş yaparken götürdüler. hayatımda hiç bu kadar ağladığımı hatırlamıyorum. beni de almak için gelmeleri uzun sürmedi.

hayatımın böylesine berbat bir yerde noktalanacak olması garip geliyor. ama hayatımın üç yılı güllerle geçti ve kimseden özür dilemedim. burada öleceğim. vücudumun her bir parçası yok olacak. bir parçası hariç, hepsi. tek bir parça. küçük ama kırılgan, ama dünyada sahip olmaya değen tek parça. onu hiç kaybetmemeli ve vermemeliyiz. onu bizden almalarına izin vermemeliyiz. her kimsen bu yerden kaçmanı dilerim. umarım dünya değişir ve her şey iyiye gider. ama en çok şunu anlamanı umuyorum: seni tanımasam bile, ve seninle hiç karşılaşmasak, birlikte gülmesek, ağlamasak, seni öpmesem bile... seni seviyorum. seni tüm kalbimle seviyorum.''

valerie

Elveda

Bir insanı kazanmak ne kadar zorsa kayıp etmek o kadar kolaydır..
Ben bir yaprak gibi ellerinin arasından kayıp gittim..
Sen tutmak şöyle dursun beni ellerinden bırakıp üstüne basmıştın..
Şimdi o yaprağı eline alıp bantlamak istedin..Ama yaprak sonbaharı gördü kışa girdi..
Ve senin ellerinde ilk baharken sen onun yazı olmadan sonu oldun..
Şimdi o yaprak tam toprağa karışmak istediğinde..Hür olmak istediğinde sen gelip benimsin diyorsun..
O ise toprağı seçiyor..Artık böyle olmalıydı..Artık özgür olmalıydı..Çünkü sen aranılan değildin..
Aranılan kan olamadın...
Bir kabzasız kılıçın ötesine geçip kabza takamadın..Ve kanattın geçtin..
Tek sözüm Elveda..

Bu film izlenir-Anadolu Kartalları

Anadolu kartallarına gittim..Tekrar gideceğim o kadar beğendim ki.O nasıl hava gösterileridir ya bayıldım..Her oyuncu rolünü ayrı ayrı güzel oynamış özellikle Çağatay ve Özge'nin performansı çok hoşuma gitti..
5 dk gözükmesine rağmen Ediz Hun da oynuyordu..Hava Ordu komutanı olarak..Çok da yakışmış..Onu görünce kalbim duracak gibi oldu...Çok mutlu oldum..
Hiç pişman olmadım izlediğime verdiğim bilet parasına hatta hiç bitmesin istedim..Çok sevdim..Ağladım..Ağladım..
O üniformayı giyemediğim için tam ayağıma kadar gelmişken talihsizliğim yüzünden devamlı kaçırdığım için..Ağladım..
Hele o düğüne havacıların üniformaları ile gelmesi çok hoşuma gitti...
Uçaklar ,şovlar..Gerçekten Türk Hava Kuvvetleri film yaparsa böyle güzel yapar işte dedim...
Havacılıkta ya pilotsundur ya değilsindir..Uçmak uçmak..Çocukluk hayalimken bu filmde sanki bende uçtum..Hatta o kadar etkilenmişim ki..Bu gece bende f-16 ile uçtum..Hayalim gerçek oldu yani..
Gidiniz efendim..Oyuncu kadrosuyla,müzikleriyle bence her şey tas tamam ..Çok minik eksikler dışında tam olmuş..Temiz olmuş..


Ey Ana! Eğer Oğlun Bir Asuman Aşkına Tutulmuşsa Bırak Uçsun!


Düğünden kare..

Not:"Solo Türk" ve "Türk Yıldızları" siz ne güzelsiniz öyle ya..

1 Kasım 2011 Salı

Ah be

ah gönlüm kırık ayna başım alıp nereye gideyim sen 


bana yar olmadıktan sonra ben elleri neyleyim...

Ah beee