Gökyüzü şiddetle kavga ediyordu.Belli ki kızdığı bir şey vardı.Yorganın altına saklandı küçük kız.Dizlerini göğsüne çekip elleriyle kenetledi bacaklarını.Oda karanlıktı.Yorganın içinden kafasını çıkarttığında gölgeler ona oyun kurup canavarlar haline geliyordular.Korku ve ter ile tekrar kafasını bir köstebek gibi yuvasına soktu.Sessizce çığlık atıyordu kendi duyabileceği şekilde "Anne anne lütfen elimi tut lütfen.." diyerek sessizce ağlamaya devam etti.Elini yanında duran komidine uzatarak oradan annesinin kızdığı ama hala kullandığı emziğini aldı.Annesi artık 4 yaşında olduğunu ve küçük bir bebek olmadığını artık emzik kullanmaması gerektiğini söyleyen sesi kulaklarında çınlıyordu.Ve bunu düşündükçe daha içten çekiyordu emziği.Artık korkudan emziğini ısırmaya başlamıştı.Saatler hızla aktı..Sabah olmuştu.Sabahları evde olan telaşlar onların evinde olmazdı.Annesi usulca odasına girdi.
"Gene uyumadın değil mi Sonya?"..
"Uyumadım anne.."
"Sana bunda kokulacak bir şey olmadığını söylemiştim.O emziği artık kullanmamalısın.Atmamı mı istiyorsun?"..sinir ve üzüntü karışımı gözlerle bakıyordu..
"Hayır hayır onu atma hayır."derken emziğini alıp geceliğinin içine sokuyordu.
"Peki bu seferlik affediyorum Sonya ama bir daha yaparsan hem yakarım hem atarım.!" Bu sefer annesi gayet ciddiydi.Babası Körfez savaşında görev alan bir Albaydı.Yaklaşık 2 aydır onu görmemişti.Annesi babası gittiğinden beri biraz sinirli olmuştu.
Geceliğini yere fırlattığı gibi en sevdiği fırfırlı kabartılı üstünde sarı ördeklerin yüzdüğü elbisesini giydi.Yakasını annesi örmüştü.Üstünde kuş konmuş bir gül vardı.Annesi ne zaman onu bu elbiseyle görse tüm siniri geçiyordu.Saçlarını tararken buklelerini bir yandan kıvırıyor bir yandan emziğini geveliyordu.Annesi bu sahneyi görürse işi biterdi.Hırsla bir kaç kere daha emziği çekip tekrar komidinin çekmesine koydu.
Annesi mutfakta geceliği ile hala oturur pozisyonda kafası sağa eğik onu süzdü..
"Ne kadar güzelsin annecim gel buraya." dedi.Usulca annesinin kucağına otururken annesi onun saçlarıyla oynuyor,kokluyor,öpüyor.."Canım kızım."diye mırıldanıyordu.
Kucağına alıp onu yemek sandalyesine oturttu.Bir yumurta,domates,salam ve peynir koyup Sonya'nın deli olduğu ballı sütten koydu.Usulca onu izliyordu.Gözleri ara ara dışarı dalıyordu.Birden sanki aklına bir şey gelmiş gibi annesinin yüzü aydınlandı ve ona dönerek.
"Bu hafta sonu dedenlere gidelim mi?"..
Tabii ki dedesine gitmeyi çok isterdi hem bahçede tavşanlarda vardı.Böylece onları kovalayabilirdi.."Gidelimmm."diye çığlık attı.Annesi ağzına bir ıslık tutturmuş evde eşyaları topluyorken Sonya emziğinide almayı ihmal etmedi..
Ve babasının ona aldığı bir dinazoru vardı.Onu çok seviyordu ama öyle sakardı ki oynayarak kırmaktan korkardı..Evet sakar olduğunu biliyordu.Ve bu hastalık acaba ne zaman geçerdi hiç fikri yoktu."Acaba herkes sakar hastası olabilir mi?"baba demişti bir gün babası uzunca bir süre gülüp onu öpmüş ,"Tabii kızım herkes olabilir zamanla geçiyor." zaten demişti babalar ne söylerse doğrudur..
Koşarak merdivenleri 2 şer olarak zıplayarak ve bu çok büyük bir maharettir herkes yapamaz ve Sonya bir defasında 3 merdivenden birden zıplamıştı ve bununla gurur duyardı..
Hemen koltuğa gömülüp siyah beyaz çizgi filmi izlemeye başladı.Bir keresinde babasına "Neden çizgi filmler siyah ve beyaz anlamıyorum halbuki çilekler kırmızı olmalıydı muzlar sarı."demişti babası anlayışla kafasını sallayıp,"Bak bebeğim televizyon bir teknoloji ürünü ve daha o kadar yani renkleri görebilmemiz için gelişkin değil..Tabii ki aslında çilek kırmızı belki sen onu kırmızı hayal edersen siyah beyaz düşünmezsin.." demişti ve evet artık sanki renkliydi her şey hayalinde..
"Gene uyumadın değil mi Sonya?"..
"Uyumadım anne.."
"Sana bunda kokulacak bir şey olmadığını söylemiştim.O emziği artık kullanmamalısın.Atmamı mı istiyorsun?"..sinir ve üzüntü karışımı gözlerle bakıyordu..
"Hayır hayır onu atma hayır."derken emziğini alıp geceliğinin içine sokuyordu.
"Peki bu seferlik affediyorum Sonya ama bir daha yaparsan hem yakarım hem atarım.!" Bu sefer annesi gayet ciddiydi.Babası Körfez savaşında görev alan bir Albaydı.Yaklaşık 2 aydır onu görmemişti.Annesi babası gittiğinden beri biraz sinirli olmuştu.
Geceliğini yere fırlattığı gibi en sevdiği fırfırlı kabartılı üstünde sarı ördeklerin yüzdüğü elbisesini giydi.Yakasını annesi örmüştü.Üstünde kuş konmuş bir gül vardı.Annesi ne zaman onu bu elbiseyle görse tüm siniri geçiyordu.Saçlarını tararken buklelerini bir yandan kıvırıyor bir yandan emziğini geveliyordu.Annesi bu sahneyi görürse işi biterdi.Hırsla bir kaç kere daha emziği çekip tekrar komidinin çekmesine koydu.
Annesi mutfakta geceliği ile hala oturur pozisyonda kafası sağa eğik onu süzdü..
"Ne kadar güzelsin annecim gel buraya." dedi.Usulca annesinin kucağına otururken annesi onun saçlarıyla oynuyor,kokluyor,öpüyor.."Canım kızım."diye mırıldanıyordu.
Kucağına alıp onu yemek sandalyesine oturttu.Bir yumurta,domates,salam ve peynir koyup Sonya'nın deli olduğu ballı sütten koydu.Usulca onu izliyordu.Gözleri ara ara dışarı dalıyordu.Birden sanki aklına bir şey gelmiş gibi annesinin yüzü aydınlandı ve ona dönerek.
"Bu hafta sonu dedenlere gidelim mi?"..
Tabii ki dedesine gitmeyi çok isterdi hem bahçede tavşanlarda vardı.Böylece onları kovalayabilirdi.."Gidelimmm."diye çığlık attı.Annesi ağzına bir ıslık tutturmuş evde eşyaları topluyorken Sonya emziğinide almayı ihmal etmedi..
Ve babasının ona aldığı bir dinazoru vardı.Onu çok seviyordu ama öyle sakardı ki oynayarak kırmaktan korkardı..Evet sakar olduğunu biliyordu.Ve bu hastalık acaba ne zaman geçerdi hiç fikri yoktu."Acaba herkes sakar hastası olabilir mi?"baba demişti bir gün babası uzunca bir süre gülüp onu öpmüş ,"Tabii kızım herkes olabilir zamanla geçiyor." zaten demişti babalar ne söylerse doğrudur..
Koşarak merdivenleri 2 şer olarak zıplayarak ve bu çok büyük bir maharettir herkes yapamaz ve Sonya bir defasında 3 merdivenden birden zıplamıştı ve bununla gurur duyardı..
Hemen koltuğa gömülüp siyah beyaz çizgi filmi izlemeye başladı.Bir keresinde babasına "Neden çizgi filmler siyah ve beyaz anlamıyorum halbuki çilekler kırmızı olmalıydı muzlar sarı."demişti babası anlayışla kafasını sallayıp,"Bak bebeğim televizyon bir teknoloji ürünü ve daha o kadar yani renkleri görebilmemiz için gelişkin değil..Tabii ki aslında çilek kırmızı belki sen onu kırmızı hayal edersen siyah beyaz düşünmezsin.." demişti ve evet artık sanki renkliydi her şey hayalinde..
Güzel bir kısa hikaye olmuş, ellerine sağlık! :)
YanıtlaSilDevamını bekliyorum
Şu sıralar devamını düşünmekteyim..
Siltam dikkatli okuyamadım ama güzel bir alıştırma buu:) devamını bekliyorum
YanıtlaSildevamını yazacağım inşallah :)sağol lalam yoksa bırakacaktım vallahi..
Sil