16 Ocak 2013 Çarşamba

ihtiyat

ihtiyatla güvenli kollara sarılıyorsun
onların seni tanımayacağını unutarak
kendine mecalin yokken sevdaları
yarım kalmış kitap aralarında
yırtık insanlarda arıyorsun
seni tanıyan seni kollayan insana
uzaksın ve ona zaten tuzaksın
içinde yanan öfkeyi bastırıyorsun
olgunluğun ve dolgunluğunla
sanıyorsun
elinde kahve başını ayırmadan
yorgunluğun üstünde ama başın duman
aklın gidip geliyor
kalbin tıklım tıklım tren vagonu gibi
bir düdük çalıyor gönlünde
sen ihtiyatla güveni başka omuzlarda
arıyorsun
gülümsediğin yüzler ve tuttuğun onca el
ellerini karanlık mürekkep ve
kırmızı kurdele ile süslerken
sen güveni parçalanmış mısralarda
ve yitip gidenin ardında
arıyorsun
tökezledin ve düşüyorsun
ama suçu her zaman onda buluyorsun
çünkü sen kendine
inanıyor kalbini
unutuyorsun
yarım kalmış sevdanın ardından üzülmek
yerine kendine
ağlıyorsun
işte o yüzden sen her gün harap
oluyorsun.


4 yorum:

  1. olmaaaa. sana gitmiyooor.
    ama ne güzel ifade etmişsin.
    sana hüzün üzgünlük uymuyor amaaa.
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında şen şakrak biriyim ama yüreğimin bir yerlerinde yazarken ve kendimken hep bir hüzün gizli ne kadar ilginç bir durum.Bazen bende şaşırıyorum..

      Sil
  2. Yine geldin içime dokundun...

    YanıtlaSil